Ayasofya Müzesi Başkanı ve tarihçi Haluk Dursun,
"İstanbul" kelimesinin kökeni olan "Stinpolis"nin Rumca ve
"şehre doğru" kelimelerinin bozulmuş hali olduğunu ifade etti.Yenikapı'da bulunan kalıntılarla tarihi 8500 yıl önceye
dayanan ve “dünya üzerinde 3 imparatorluğa başkentlik eden tek şehir” olan
İstanbul, tarihi boyunca değişik isimlerle anıldı.
Osmanlı İmparatorluğu, 1004 yıl “Byzantion”, 1116 yıl da
“Konstantinopolis” olarak adlandırılan şehri fethettikten sonra isminin ne
olacağı konusunda tartışmaya girmedi. Osmanlı döneminde “Konstantiniyye”,
“Stanpolis”, “Dersaadet”, “Asitane”, “Darülhilafe” ve “Makarrı Saltanat” olarak
da adlandırılan şehrin adı Cumhuriyet'in ilanından sonra “İstanbul” olarak
kabul edildi.
Yenikapı'da bulunan kalıntılarla tarihi 8500 yıl önceye
dayanan şehre, MÖ 667'de Antik Yunanistan'daki Megara'dan gelen Dorlu Yunanlı
yerleşimciler bir koloni kurdu ve yeni koloniye kralları Byzas şerefine
“Byzantion” adını verdi.
Kente, 330 yılında Roma İmparatorluğu'nun başkenti ilan
edilince Latince “Yeni Roma” anlamına gelen “Nova Roma” adı konuldu, ama bu
isim çok benimsenmedi. 337 yılında İmparator I. Konstantin'in ölümüyle kentin
adı onun şerefine “Konstantin'in kenti” anlamına gelen “Konstantinopolis”e
çevrildi. Konstantinopolis, Bizans İmparatorluğu boyunca kentin resmi adı
olarak kaldı. Osmanlı İmparatorluğu 1004 yıl “Byzantion”, 1116 yıl da
“Konstantinopolis” olarak adlandırılan şehri fethettikten sonra isim kavgasına
girmedi.
Ayasofya Müzesi Başkanı ve tarihçi Haluk Dursun, yaptığı
açıklamada, İstanbul'un Osmanlılar tarafından fethinden sonra bir sürü ismi
olduğunu belirterek, bazı resmi isimlerin çok az kullanıldığını, bazılarının
ise halk tarafından benimsendiğini söyledi.
Osmanlı padişahlarının asla isim üzerine takılıp kalmadığını
vurgulayan Dursun, “Bunun bir istisnası var. Sultan 3. Mustafa hattı
hümayunlarında özellikle 'İslam şehri' anlamına gelen İslambol'u kullanıyor”
dedi.
Dursun, Osmanlı döneminde en çok kullanılan ismin
Konstantinopolis'in Arap diline çevrilen şekli “Konstantiniyye” olduğunu
belirterek, halk arasında mutluluk şehri anlamına gelen “Dersaadet” ve büyük
dergah anlamında “Asitane”nin çok kullanıldığını kaydetti.
KELİMENİN KÖKENİ
“İstanbul” kelimesinin kökeni olan “Stinpolis”nin Rumca ve
“şehre doğru” kelimelerinin bozulmuş hali olduğunu ifade eden Dursun, şöyle
konuştu:
“Şehir denilince akla, surun içindeki İstanbul geliyor. Bana
göre İstanbul'un adının nereden geldiğinden İstanbul'un neresi olduğu daha
önemli. O dönemde surun içindeki bölümün dışındaki yerlere asla İstanbul
demiyorlar. Şu anda en çok karıştırılan ve en çok yapılan ortak hata bu.
Eyüp'ü, nefsi İstanbul'dan ayırıyor, karşı denildiği zaman akla asla Kadıköy
değil, Galata geliyor. Karşıya geçmek denildiği zaman Karaköy'den Galata'ya,
Galata'dan Kuledibi'ne bir hat var. Taksim daha yok, bir de Üsküdar var. Bunun
dışında mevsimlik olarak kullanılan Adalar ve Boğaziçi'ndeki köyler var. Yani
Boğaziçi, İstanbul sayılmıyor. Halk içinde Şeher'dir. 'İstanbul'a gideceğim'
denildiği zaman surun içini kasteder ve ayırır. Kadıköy'deki birisi 'Bugün
İstanbul'a gideceğim', Taksim'deki birisi 'Bugün İstanbul'a ineceğim' der.
Bunları daha önemli görüyorum.”
OSMANLI SAATİNDE KONSTANTİNOPOLİS YAZILI
Osmanlı padişahı 2. Abdülhamit dönemine ait bir cep saatinin
içindeki “Konstantinopolis” yazısını gösteren Dursun, “Bu dönem milli
hassasiyetin en yüksek olduğu dönemdir. Ama saatlerinde Konstantinopolis
yazılı” diye konuştu.
Haluk Dursun, Osmanlı devletinin resmi yazışmalarında
hilafetin merkezi anlamında “Darülhilafe” ve saltanatın merkezi anlamında
“Makarrı Saltanat” isimlerini kullandığını dile getirerek, “Bu da çok uygun.
Osmanlı doğrudan o kavgaya girmiyor, fonksiyonundan bir şehri tanımlıyor.
Burası kim ne derse desin, ister Konstantinopolis desin, ister Konstantiniyye
desin Darülhilafe'dir. Burası kim ne derse desin Makarr-ı Saltanat'tır. Bu
Osmanlı'nın hoşgörüsünü ve bütün bu tartışmaların üzerinde kendine güvenen bir
devlet olduğunu ortaya koyuyor” ifadesini kullandı.
İSTANBUL MU, ISTANBUL MU?
İstanbul adının “I” veya “İ” harfi ile başlaması konusunda
da bir tartışma bulunduğunu ve İstanbul'un da iki farklı yazılış şekli olduğunu
belirten Dursun, “I” harfi ile yazılan İstanbul'un, İstanbul Türkçesi'nde daha
çok kullanıldığını söyledi. Dursun bu durumda bir İstanbul bir de Istanbul
olduğunu kaydetti.
Doğrusunun hangi kelime olduğu üzerinde durmadığını
vurgulayan Dursun, “Sadece şehrin, tarihi mekanın gereği gibi korunması,
görüntüsünün, tarihi özelliğinin korunması ve en azından dünyanın belli bir
bölgesinin merkezi olması düşüncesinin daha önemli olduğu kanaatini taşıyorum”
dedi.
"ASIL RUMCA'DAN GELEN İSİM İSTANBUL"
Oprah Winfrey, Colin Powell, Madeleine Albright, Calvin
Klein'ın da aralarında bulunduğu dünyaca ünlü isimlere rehberlik yapan Saffet
Emre Tonguç, Türk insanının, şehrin Rum ya da Yunan geçmişini hatırlattığı
gerekçesiyle Konstantinopolis ismini sevmediğini ifade ederek, “Asıl Rumca'dan
gelen isim İstanbul. İmparator Konstantin Roma'dan gelerek şehri kuruyor ve
kendi adını veriyor. Aslında adam İtalyan ve Rumca tek kelime bilmiyor” diye
konuştu.
Cumhuriyetten sonra resmi olarak kullanılmaya başlanan
İstanbul isminin, Rumca'dan geldiğini ve geçmişte de kullanılan bir isim
olduğunu ifade eden Tonguç, İstanbul'un kelime olarak kökeninin “şehre” demek
olan “stan” ve “şehir” anlamında “polis” kelimelerinin birleşiminden geldiğini
anlattı.
Tonguç, “Neden 'Stanpolis' demişler? Çünkü buraya gelen
insanlar, yolda şehri sorarlarmış, 'Şehre nasıl gidebiliriz?' diye. O yüzden de
şehrin adı 'Stanpolis' olarak kalmış ve zamanla İstanbul'a dönüşmüş” dedi.Osmanlı'da şehrin “Konstantiniyye”, “Asitane”, “Dersaadet”
gibi bir çok ismi bulunduğunu belirten Tonguç, cumhuriyetle birlikte İstanbul
adının kullanılmasının bazı sıkıntılara neden olduğunu söyledi.
Çeşitli dil ve medeniyetlerde farklı şekillerde adlandırılan
İstanbul, Grekçe'de “Vizantion”, Latince'de “Bizantium, Antoninya, Alma Roma,
Nova Roma”, Rumca'da “Konstantinopolis, Istinpolin, Megali Polis, Kalipolis”,
Slavca'da “Çargrad, Konstantingrad”, Vikingce'de “Miklagord”, Ermenice'de
“Vizant, Stimbol, Esdambol, Eskomboli”, Arapça'da “Bizantiya, el-Mahsura,
Kustantina el-uzma”, Selçuklular'da “Konstantiniyye, Mahrusa-i Konstantiniyye,
Stambul” ve Osmanlıca'da “Dersaadet, Deraliyye, Mahrusa-i Saltanat, Istanbul,
Islambol, Darü's-saltanat-ı Aliyye, Asitane-i Aliyye, Darü'l-Hilafetü'l Aliye,
Payitaht-ı Saltanat, Dergah-ı Mualla, Südde-i Saadet” isimleriyle anıldı.
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/istanbul-ismi-nereden-geliyor-20172589 sitesinden alınmıştır.