ÇİN KAYNAKLARINDA "TÜRK"
NE DEMEKTİR?
Türklerin belirli bir coğrafi alanda belirli bir “Ad”
altında sürekli bir birlik teşkil edememeleri düşüncesi, tarihsel olguların
gerçekçi bir yorumuna dayanır.
Nitekim Rasonyi, yazılı tarihlerden önce de, binlerce yıl
önce de Çin’de, Hindistan’da, Mezopotamya’da, Anadolu’da ve Orta Avrupa’da öyle
kültür unsurlarına rastlanır ki, diyor, bunların hareket noktasını Steppe
(bozkır) kültürlerinde aramak gerekir. Ancak bu zamanda onlara henüz Türk
denmiyordu.
Nitekim son araştırmalardan birinde, “Türkler” şekline
tekabül ettiği söylenen Çince işaretin sonunda +t değil, türkçede diğer bir
cemi eki olan +z bulunduğu, buna göre de çince kelimenin “Türküz” okunması icap
ettiği beyan edilmiştir. Fakat bu suretle, “Türk” adının çincede daima çoğul
şeklile (Türkler!) kullanıldığı peşinen kabul olunmaktadır ki, bu herhalde
mümkün değildir. Diğer taraftan, çincedeki çift heceli şeklin hakikatte “Türk”
adının müfret halindeki karşılığı olduğunu, binaenaleyh adın vaktile iki heceli
olarak telaffuz edildiğini gösteren emareler vardır.
Bu hususta en kuvvetli delil bizzat Türklerin yazdığı
Gök-Türk kitabeleridir. Kitabelerde “Türk” adı hem “Türk”, hem de “Türük”
olarak iki şekilde geçmektedir. Anlaşıldığına göre, önceleri çift heceli
telaffuz edilen ad Gök-Türkler devrinde tek heceli şekliyle birlikte iki türlü
telaffuz olunmuş, bilahere yalnız “Türk” şeklini almıştır.
Hatta yukarıda adları geçen iki hümanist arasında “Türk”
adının telaffuz hakkına fikir teatisi olmuş, F. Filelfo Milano’dan yazdığı 1
temmuz 1472 tarihli mektubunda Roma’da bulunan Th. Gazes’den “Türk” adını niçin
u ile değil de ü ile yazdığını sormuş ve bu münakaşadan Türklerin Troya menşeli
oldukları meselesi ortaya çıkmıştır. Burada bizi ilgilendiren husus, Th.
Gazes’in kaydı dışında, bütün Grek literatüründe adın “Turk” şeklinde
olmasıdır.
Tarihte “Türk” adına bir çok manalar verilmiştir.
Türk adının izahında ilk ilmi tecrübenin A. Vambery
tarafından yapıldığı kabul edilmektedir. Buna göre, “Türk”, Türkçede “türemek”
manasında olan türe-, veya törü-‘den iştikak etmiş olup, “yaratılmış, mahluk”
manasına gelir. Çin kaynakları Türk ismini Gök-Türklere bağlamakta isabet
göstermekle beraber onun etimolojisini verirken de o derece masal kabilinden
izahlar yapmışlardır.
Halbuki Türklerin kişi ve insan manasında bu kelimeyi
kendilerine tahsis ettiği ve her Türk kavim ve devletine ait isimler üstünde
Türk adının bütün Türkleri ifade için kullanıldığı kabule şayan gözükür.
Nitekim “Türk Uygur tili” tabiri de her iki hususu ifade eder. Gök-Türkler
ismin başına gök (kök) sıfatını ekleyerek ona semavi ve kendilerine delalet
eden bir mana vermiş oluyorlardı.
Buradaki “Türk” kelimesinin kavim adı olan “Türk” ile aynı
olduğunu ilk defa A.v.Le Coq ileri sürmüş ve büyük Türkolog W. Thomsen de bunu
kabulde tereddüt etmemiştir. Daha sonra Gy. Nemeth kavim adı olarak “Türk”ün
“güc-lü; kuvvet,-li” demek olduğunu Türklerde ad verme usulüne istinaden ve
analojiler göstererek isbat etmiştir.
Gök-Türk hakimiyetini çökmesini müteakip bu soydaş kavimler
(boylar) ayrı devletler kurdukları veya çeşitli istikametlerde göç ettikleri
zaman, kendi hususi adları yanında, toplayıcı ad olarak “Türk” ismini de
kullanmışlardı.
*Mesela Batı Gök-Türk idaresinde bulunan Karluk’larla daha birkaç küçük
Türk grupu tarafından kurulan Karahanlı devletinden islam kaynaklarında
umumiyetle “Türk Hanları” diye bahsedildiği gibi, Orta Asya eski Türk
ülkelerinden muhtelif tarihlerde islam memleketlerine gelenler de aynı
kaynaklarda hep “Turk” diye anılmıştır.*
Ayrıca, vaktiyle Gök-Türk imparatorluğunda yer almış olan
Oğuz’lar da daha sonra “Türk” adını muhafaza etmişlerdir.
Bu suretle, Rus yıllıklarında “Tork ve Torki” diye
zikredilen Oğuzlardan başka, Selçuklulardan zamanımıza kadar, diğer Oğuz
oymakları tarafından tesis edilen bir çok devletler aynı zamanda “Türk” adını
taşımışlardır. Diğer Türk grupları tarafından kurulan devletlerde de “Türk” adı
unutulmamıştır (mesela, Harezmşah’lar, Mısır Kölemen devleti vb.).
“Türk” adı, ilk defa
M.S. 542 yılında, Göktürk Birliğini
göstermek için, Çin yıllığı (Çou-şu) da
kullanılmıştır. Bu hadise, Gök-Türk
imparatorluğuna bağlı, Türk soyundan gelen, çeşitli boyların (kavimlerin) aynı zamanda
“Türk” adını almaları ve bunların
yabancılar tarafından hep “Türk” umumi
adı altında tanınmış olmaları ile ilgilidir.
Arap literatüründe
olduğu kadar, Bizans yazarlarında da
Türk adının lik defa kullanılışı, VI.
Yüzyılın sonlarına doğru ve Göktürk
imparatorluğu dolayısıyledir. İçinde “Türk” adının geçtiği ilk Türkçe metin ise,
Orhun abideleri içinde en eskisi olduğu
kabul edilen ve 720-725 senelerinde dikildiği anlaşılan Tonyukuk yazıtıdır.
*“Türk” adının Türkçe konuşan milletlerin hepsini kapsayan bir isim
olarak kabul edilebilir.*
Bu telakki, bütün bu toplulukların aynı kökten, yani
Orta-Asya’nın beyaz brakisefal insanından geldiği, fakat her biri bir tarafa
göç edip bazen binlerce yıl birbirleriyle temasları olmadan yaşadıkları için,
değişik millet isimleri aldıkları, ırk bakımından farklılıklara uğradıkları,
değişik kültürler geliştirdikleri, fakat hepsine müşterek olan ana dilin, belki
bazı lehçe farkları göstermekle beraber, ana hatları bakımından aynı kaldığı
görüşlerini kanıtlamak için bize daha fazla kuvvet kazandırabilir.
"Türk" tabiri ile Türkçe konuşan milletlerin
kastedildiği görüşünü benimseyince bu milletlerin kimler olduğunu ortaya
çıkarmak gerekir. Ancak bugün Türkçe konuşan toplulukları veya milletleri tespit
etmek yerine, gidebildiğimiz kadar gerilere giderek bu tespiti yapmaya çalışmak
şüphesiz ki çok daha istifadeli neticeler sağlar.
Bu şekilde geçmişe doğru yapacağımız seyahatte, istifade
edebileceğimiz bilgileri bize, büyük ölçüde, gene Çin sağlayacaktır. Konuya
Çin’in komşuları hakkında, Çin kaynaklarında mevcut vesikaları tetkikle
girebiliriz.
Asya Hun İmparatorluğu ortaya çıkıp genişlerken, çatıştığı,
harp ettiği, arazilerini ilhak ettiği kavimler vardır. Bunların en mühimleri
doğuda, (Dung-hu) (sien-pi) (Vu-huan) kuzeyde (Hun’i) Ding-Ling) Kie-kun =
Kırgızlar); batıda (yue-ci) (U-sun) ve güneyde Çin ile Tibet kavimleridir.
Bunların içinden Çin ve Tibet kavimlerini bir tarafa bırakırsak, diğerlerinin,
bir ikisi hakkında teraddüd olmakla beraber, Türk olarak tanındıklarını
biliyoruz.
Diğer taraftan Asya, Hun İmparatorluğunun ortaya çıkışından
çöküşüne kadar geçen devre içinde, mevcut oldukları bilinen ve yaşadıkları
ülkeler Hun toprakları içinde kalan Bazı Türk kavimleri mevcuttur ki bunlar
daha sonraki tarihlerde büyük devletler kurmuşlardır.
Hunlarla bu Türk boyları arasında bir çatışma olmayışı, bu
kavimlerin Hun İmparatorluğunun esasını, kurucu kavimlerini teşkil ettiklerini,
ortaya koysa gerektir. Bunların başında (Tie-le = Tölüs) (Tüo-ba =Tavgaç)
(Huı-ho = Uygur) (Tu-cue veya Tu-kiu = Türkler) gibi her biri kendi içinde
çeşitli boylara ve oguşlara ayrılan büyük kavim toplulukları vardır.
GÖKTÜRK YAZITLARI
Göktürk yazıtlarında Türk sözü, çok sık geçmektedir. Burada,
bütün bu örnekleri sunacak değiliz. Türklük gururu, Türk devleti, Türk
düşüncesi ve Türklerin vatan anlayışı bakımından, okuyucularımıza öz bir bilgi
verebilmek için, örneklerimizi, seçerek sunmaya çalışacağız:
“Ey Türk milleti,...senin devletini, töreni, kim
bozabilir?”:
“...Yukarıda, gök (Tengri) basmasa! Aşağıda yer delinmese!
Ey Türk milleti! Devletini (ilini) ve töreni, kim bozar?... Ey Türk milleti!
Kendine dön! (Veya, “pişmanlık duy!”)...:
“Türk milleti, yok olmasın diye!”: “...Türk milleti, yok
olmasın diye! Millet olsun diye!...!: 3) Türk töresini kaybetmiş millet?:
“...(Babam İl Teriş Kağana), “Türk töresi”ni kaybetmiş milleti, (Göktürk
devletinin kurucuları) atalarım (Eçüm Apam) töresine göre, onarıp kurmuş
(yaratmış) ve öğretip, yetiştirmiş (boşgurmuş)...”:
“Türküme, milletime!”: “... Türklerime, milletime, (onları)
iyiliği için, hizmet edip, kazanı (kazganu) verdim! Bu kadar kazanıp! (Babam
Kağan), it yılının onuncu ayır, 26 da öldü...”
“... Yukarıda Tanrı, aşağıda yer buyurduğu (yarlıka-) için,
özüm tahta oturduğumda, (dünyanın) dört köşesindeki milletleri düzenledim
(ettim) ve yeniden onarıp, kurdum (yarattım)!
“Altının (sarısını) gümüşün beyazını, Çin ipekli kumaşının
(kutayın) en iyisini, darı (veya tohumun) ekimli olanını, özlük atın, aygırın,
kara samur, gök sincab (kürklerin en iyilerini), Türklerime, milletime
kazandırdım!...”:
Türklerimden, milletimden idi!: “...Türgeş kağanı,
Türklerimden (Türkimiz, Türkim) ve milletim (budunım) idi! Bize karşı yanıldığı
(yangıldı-), bilmediği için, suç ve kabahat işlediği (yazın-) için! Kağanı
öldü! Büyük memurları, veziri (buyruğı), beyleri, yine öldü!...”:
*Türk, Oğuz beyleri,
milleti, işitin!: “... Böyle kazanılmış, düzenlenmiş, devletimiz (ilimiz),
töremiz var idi. Türk Oğuz beyleri, milleti, işitin (eşidin)!...”:
Türk ili: “...Elli yıl tahtta oturmuş. Türk eline, yirmi
altı yaşımda, (kutlulukla gönderildim?)...: “
Birleşik Türk milleti: “...Ben özüm Bilge Tonyukuk,
kazanmasam! Yok olsa idim! Kapağan Kağan (ve) Birleşik (Sir) Türk milletinin
yerinde, hem kurulu bir topluluk (bod), yok olacak idi!.. Türk Bilge Kağanı,
Türk birleşik (Sir) milletini, Oğuz milletini, iyi idare ederek, tahtında
oturuyor!...”:
.
Türk Tanrısı ve Türkün mukaddes yeri ve suyu: “...(Çin),
Türk milletini, öldüreyim! Soyunu (urug) kurutayım! Der imiş! Yok etmeğe (doru)
gider imiş.
“Türk Tanrısı (Türk Tengrisi), mukaddes (ıduk) yeri-suyu
(yeri-subı), (kaderi) şöyle düzenlemiş:
Türk milleti, yok olmasın diye!...”:
Türk töresi: “...İlsiz, kagansız, kalmış milleti! Cariye
olmuş, kul köle olmuş, mileti! Türk töresini (Türk törüsün) kaybetmiş milleti!
(Devletimizin kurucuları) atalarımın töresince, yeniden kurup onarmış
(yaratmış) ve öğretip, yetiştirmiş (buşgurmış)!...”;
“Türk milleti! Doyarsan, açlık nedir, bilmezsin!”:
... Ey Türk milleti! Sen tok olacaksın! Aç isen, tokluk
nedir bilmezsin! Bir de doyarsan! Açlık nedir, bilmezsin! Bundan dolayı, sana
bakmış, yetiştirmiş (iğidmiş), söz (ve buyruğunu), alıp tutmadın (almatın)!...”
:
Türk milleti... Ebedi devlet tutacaksın!: “Türk Milleti, o
yerlere doğru (Çin’e) varırsan, öleceksin!... (Göktürk başkenti) Otüken
ormanında (yış) oturursan, ebedi devlet (bengü il) tutarak, oturacaksın!...”:
Türk milleti ve beyleri, işitin! (Ferman veya buyruk
başlangıcı): “...Türk beyleri ve milleti! Bunu işitin!: Türk milletini derleyip
toplamağa (tertip), devlet idare etmesini (il tutsıkı), bunda (yazıtta) vurdum!
“Böyle görün! (Veya devlete bağlanın!) Böyle biliniz şimdiki
Türk beyleri! Bu kağanlık çağımda (bödke), bana bağlı olan, (beni gören),
beyleri! Siz, nasıl yanılırsınız!...!
*“Türk Oğuz Beyleri, budunu işitin” denirken, bu cümlede söz konusu
edilen “budun”, Oğuz kavmidir.*
Sonuç olarak Türk kelimesi ortak bir coğrafyayı paylaşan Türkçe konuşan
birden fazla milleti içinde barındıran devletin vatandaşlarına verilen ortak
isim olarak kullanılmıştır.Bilinenin aksine Türk kavramı bir ırk kimliği taşımamaktadır.
Taner Ünal "Türk" ne demektir? Çin Kaynaklarında
"Türk" adı Göktürklerde "Türk" adı adlı makalesinden derlenerek alınmıştır. Orjinal tam metni aşağıdaki
linkte mevcuttur.