Luvi(ışık insanı)Dili


Luvi sözcüğü Hitit dilinde “Işık İnsanı” anlamına gelir ki, Luvi dilinde "ışık, parıltı" anlamına gelen “LU” kökü birçok dile “Işık” anlamında geçmiş olup, birçok dilde halen kullanılmaktadır.[1]

Luvi diliyle yazılan Hitit hiyeroglif yazısı H.T. Bossert’in katkılarıyla 1946 yılında çözülmeye başlanmış ve çözülme çalışması tam anlamıyla 1960’ta Emmanuel Laroche tarafından tamamlanmıştır.

Yaygın bir inanışın aksine bana göre Alevi sözcüğü Ali sözünden türetilmiş bir söz değildir.[2]

TDK da alev kelimesinin anlamı yanan nesnelerin ve gazların türlü biçimlerde görünen parlak ve ışıklı dili şekli olarak tanımlanmıştır.

Alevi sözcüğünün aleve tapanlarla,ışığa tapanlarla bir ilgisi yoktur. Alevi inanışında var oluşun kaynağı ışıktır, enerjidir. Var oluş güneşten yansıyan enerjinin vücut bulmasıyla ortaya çıkmıştır. Alevilik, yeryüzündeki yaradılışın esasının ışık vasıtasıyla olduğunu kabul eden bir inanıştır. Işık vasıtadır. Alevilik ışığı yaradan gibi değil, yaratanın görünen yüzü olarak görür. Bu ikisi birbirine çok yakın gibi dursa da, birbirinden çok farklı şeylerdir.[3]

İslam literatüründe ise buna nur denilmektedir.Nur kelimesi;Tanrı ya da Tanrısal bir güç tarafından gönderildiğine inanılan parlaklık, Tanrısal ışık şekilde tanımlanmıştır.

Esas itibariyle hidayet eden ve yol gösteren Allah Teâlâ olduğundan O’nun isimlerinden biri de nurdur. “Allah semaların ve arzın nurudur” meâlindeki âyet (Nûr, 24/35) genellikle, “Semaları ve yeryüzünü ışıklandıran ve süsleyen Allah’tır.” veya “Allah nurun yaratıcısıdır.” şeklinde yorumlanmakla beraber, Allah’ın nur olduğu da ifade edilmiştir. Bir hadiste de Allah’a "Nur" denilmiştir. (Tirmizî, Daavât, 82)

16. yüzyıldan önceki Osmanlı arşivleri incelendiği zaman fermanlarda Alevi sözcüğüne rastlanmaz ağırlıklı kullanılan isim ışık taifesi'dir. Bu konuda yapılmış araştırmalar ve ortaya çıkarılmış belgeler var.[4]

Halaçoğlu şaşırtıcı bir şekilde doğru bir tespitte bulunmuştur, ancak  açıklaması bir bilim adamı hassasiyetinde değil, bir politikacı popülizmin de olmuştur. Zira Türkmenlerin %99'unun hocanın deyimiyle Alevdir.Aslında alevi diye bir tanım yoktur. Osmanlı-Türkmen çekişmesi Sünilik-Bektaşilik din alanında da kendini gösterdi. Alevi terimi 19. yüzyılın sonlarında kullanılmaya başlanmıştır. Ondan önce Bektaşi ve Kızılbaş denmiştir. Ki Kızılbaş terimi 15. yüzyıl sonlarında Safevi devleti ile birlikte, Bektaşi terimi ise 13. yüzyılda Hacı Bektaş'ın Anadolu'ya yerleşmesinden oldukça sonrasında kullanılmaya başlanmış isimlerdir.

Osmanlı'nın Anadolu'ya hakim  olmasıyla  Süni Heterodoks İslami yapı egemen olmuştur. Bunun yanında eski geleneğine bağlı azınlık gruplarda kendini korumuştur.Ancak sınırlı alanda deforme olmuş şekilde kendini göstermiştir.Baskın dini akım  diğer gruplar üzerinde etkili olmuştur.

Karaman devletinin bayrağı Anadolu Selçuklu Devleti'nin parasının üstündeki Güneş ve Aslanın da ne olduğunu  ortaya koymuştur.Yıldızların insanlar üzerindeki etkisi de bu enerji ile alakalıdır.

Kaynak__________________________________________
Erdoğan Çınar’ın Aleviler ve Luviler arasındaki ilişkiye dair yorumu adlı makalesinden [1][2][3][4] bölümleri alıntı.

Dipnot
Deforme:Biçimi, kalıbı bozulmuş.


ÖNEMLİ NOT:
*Kırmızı renkli kelime ve cümlelere tıkladığınızda ilgili bilgilere geçiş yapabilirsiniz.

onbirs